13 Ekim 2016 Perşembe

Partizan - Kızıl Yıldız Derbisi - 17 Eylül 2016

Merhaba, ölmeden önce yapmam lazım listemdeki; "Partizan - Kızıl Yıldız maçına gitme" maddesini gerçekleştirdim. Biraz uzun bir yazı oldu ama aklınızdaki tüm soruların cevaplarını bulabileceğinize inanıyorum. Keyifli okumalar :)



Belgrad'daki 2. günüm maç günüydü. Knez Mihajlova caddesinde kaldığım için şehirdeki atmosferi görebilme şansım vardı. Uyanıp kahvaltımı ettikten sonra caddeyi boydan boya dolaşıp gitmem gereken birkaç yere gittim. Hava oldukça iyi olmasına rağmen şehirde derbi havasından eser yoktu. Biz böyle derbi günlerinde şehrin her tarafında formalı taraftarlar görmeye alışık olduğumuz için biraz şaşırmadım değil ama başka blog sitelerinde de okuduğum kadarıyla Avrupalılarda böyle bir durum söz konusu.

Maç saati yaklaşırken yavaştan stad yoluna koyuldum. O sırada Aziz Sava Katedrali civarında olduğum için stada gidişim çok da zor olmadı. Yürüyerek 20 dakika civarı bir sürede ulaştım. Bilenler bilir, stadın olduğu bölgeye ulaştığınızda yokuş yukarı çıkıyorsunuz. İşin ilginç tarafı da burada karşınıza çıkıyor. Yokuş ikiye ayrılıyor. Ortasında bir park var, sağa taraftan çıktığınız zaman Partizan'ın, sol taraftan çıktığınız zaman ise Kızıl Yıldız'ın stadına varıyorsunuz.

Stada varır varmaz bilet kuyruğuna girdim. Aslında amacım Grobari içinde izlemekti ama daha sonra her iki tribünü de rahatça izleyebilmek için bizim Maraton olarak tabir ettiğimiz yerden biletimi aldım. Bilet fiyatı 1000 dinardı, yani yaklaşık 27-28 lira. Sudan ucuz dediğinizi duyar gibiyim zira hakikaten de öyle.

Bilet alırken enteresan bir olay yaşadım. Adamın teki bilet alabilmek için kuyruğun yanında durmuş herkesten para istiyordu. Benden de isteyince turist olduğumu ve ne dediğini anlamadığımı söyledim. O sırada bilet kuyruğunda önümde sadece bir kişi vardı ve turist olduğumu duyunca nereden geldiğimi sordu. Çekinmeden Türkiye dedim, biraz bozuldu ve hangi takımlı olduğumu sordu. Galatasaray dedim. Kaşlarını çattı, yüzüme baktı. Bir şey yapacağı yoktu ama yine de böyle bir ifade takındı. Tam giderken "Marko için üzgünüm, asla böyle bir şey olmasını istemezdim" dedim ve görüşürüz manasında elini kaldırıp gitti.


Maç öncesi klasik atmosfer vardı ama Sırplar bize oranla daha sakindi. Hem şehir hem stad dışı maalesef beklediğim gibi değildi. Roma ve Atina'da da durum böyleydi. Bu konuda biz çok farklıyız gibime geliyor.
Stad eski, 32.000 kişilik. Muhtemelen daha uzun yıllar Partizan'a ev sahipliği yapacak. Dışı Yunan stadlarında görmeye alışık olduğum grafitilerle süslü. Bu konuda inanılmaz imreniyorum adamlara. Kızıl Yıldız'ın Marakana stadı da böyle. Ayrıca statta Grobari'ye ait bir mağaza da var. Tekstil konusunda fiyatlar Türkiye ile 3 aşağı 5 yukarı aynı olduğu için denk gelirseniz ona göre harcama yaparsanız.











Stada girdikten sonra maçın başlamasına 15 dakika kalmıştı. Tribünler tam dolu değildi, dışarıda hala stada girmeyi bekleyen önemli bir kitle vardı. Kızıl Yıldız'a bir kale arkası verilmişti ama benim bulunduğum bölümde de Kızıl Yıldızlı taraftarlar vardı. Karışık oturuyorlardı ve şöyle garip görüntüler vardı :)


Maç başladıktan sonra ilk olarak Delije sahne aldı. Sis bombaları, meşaleler ve bayraklarla tezahürata başladılar. 2-3 dakika sonra ise Grobari sahneyi devraldı.



Onlar da Delije'den farksızdı. İki tribünde oldukça iyiydi, çok bağırdılar, çok atıştılar. Burada Grobari'ye ayrı bir parantez açmak lazım; Bizde bu tip derbilerde ev sahibi takım taraftarı genel olarak pasif kalır. Maç heyecanı, müşteri zihniyetli taraftarın çok olması ve organizasyon eksikliği nedeniyle. Oysa Grobari'de böyle bir durum yoktu. Kemik kitleleri maç boyunca hiç susmadı, Delije'nin ipleri eline almasına izin vermedi. Bizde bu maçtan 1 hafta sonra oynanan Beşiktaş - Galatasaray derbisi sonrası Beşiktaşlı arkadaşların; kendi tribünlerini eleştirip Galatasaray tribününü takdir ettiklerini düşündüğünüzde ne demek istediğimi çok daha iyi anlayabilirsiniz.

Bunların dışında Grobari maç içinde iki kez koreografi yaptı. İlkinde kendi gruplarının amblemleriyle bir şey yaptılar, ikincisinde ise iki eski futbolcularını andılar. Bu da Türkiye'de hatta dünyada pek gördüğüm bir şey değildi. İlginçti.



Kızıl Yıldız tribünlerinde ise maçın ikinci yarısında birkaç koltuk yakıldı. Ayrıca Partizan tribünlerinde PAOK, Kızıl Yıldız tribünlerinde ise Spartak Moskova ve Olympiakos ile ilgili pankartlar vardı. Kardeşliklerini her yerde gösteriyorlar.

Yeri gelmişken bir dip not da eklemem lazım; Partizan - Kızıl Yıldız derbisi bir Galatasaray - Fenerbahçe ya da Olympiakos - Panathinaikos derbisi gibi bir nefret derbisi değil. Evet, birbirlerini sevmiyorlar ama birbirlerinden nefret etmiyorlar. Adamlar Sırp milliyetçisi ve onlar için her şeyin ötesinde bu var.

Maça gelirsek; tribünler, insanların reaksiyonları ve son dakika golüyle Partizanlıların çıldırması nedeniyle benim için keyifliydi ama oyun kalitesi olarak epey vasat bir maçtı. Temposu düşük, pozisyonu az ve dışardan gelen biri için heyecansızdı. Benim için en güzel kısmı; yıllar sonra Sasa Ilic'i canlı izleyebilmekti. 40 yaşına merdiven dayamasına rağmen hala kaliteydi. Öyle ki; 75 gibi oyuna girip 89'da gelen ve Partizan'a galibiyeti getiren golde kilit pası atan ta kendisiydi. Her ne kadar Roma'da Totti'ye gösterilen sevgi kadar olmasa da; oyuna girerken ve maç sonunda taraftarlardan çok özel bir ilgi gördü.

Gol sonrası Grobari;



Maç sonrası yine Türkiye'de alışık olmadığımız bir durum vardı; iki takım tribünleri de aynı anda stadı terk etti. Bilirsiniz; bizde normal bir maçta en az 45 dakika, derbilerde ise 1,5 saate kadar tribünde bekleme durumu var. Aradaki farkı görünce; hem stada erken girip hem de geç çıkmanın ne kadar anlamsız bir şey olduğunu bir kez daha anladım.
Her neyse, derbi sonrası Partizanlı birkaç kişinin arabadan Kızıl Yıldızlı taraftarlara el hareketi çekmesi dışında herhangi bir olay yaşanmadı (-ki adamlar cevap bile vermedi.). Şehir merkezinde eğlence/kutlama vsr. tarzı bir şey de olmadı. Herkes olaysız, sorunsuz bir şekilde evlerine dağıldı. Sadece Ilic ve Kezman hepinize söyledi :)



Bir sonraki yazıda Kızıl Yıldız'ın Marakana stadı turunu yazacağım.

Saygılar, sevgiler...